Masal

Kör görmez, uydurur derler.

Cahiller ülkesi içinse çok daha vahimdir durum, bilmezse de bilirim sanır cahil, cahil ülke de ona inanır. İşte bu da böyle bir gariban öyküsü.

Gorgonlar’dan Medusa’nın ölümüne ağıt yakmak için sihirli bir flüt yapmış tanrıça Athena. Yas sona ermiş ve tanrıça flütü lanetleyip atmış bir yol kenarına. Çoban Marsias bulmuş flütü ve büyük maharetle üfler olmuş, ünü yeryüzüne dağılmış kısa süre içinde. Dar gelmiş koca dünya kendini bilmez çobana, kafa tutarmış sanatın tanrısı Apollon’a.... Kelanai’de buluşmuşlar; bir yarışa tutuşmuşlar insandan olma çoban ile sanatın tanrısı Apollon. Flütünü öylesine maharetle üflemiş ki Marsias tüm Musalar kendilerinden geçmişler. Hakem heyetinin başı kral Midas dahi oyunu Marsias’dan yana kullanmış. Gene de tanrı kazanmış yarışmayı, çünkü hakemlerin çoğu korkmuşlar onun gazabından.

Kulakları iyi duymadığı için kral Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüş Apollon ceza olarak ve Marsias oracıkta asılmış bacaklarından bilgelerin tanrısı Athena’nın ağacına. Derisi yüzülmüş, kanı karışmış Musalar’ın göz yaşlarına nehir olmuş Marsias. Asırlar boyu taşıyıp durmuş dağları taşları, insanın ormanlarını söktüğü kel tepeleri oymuş ve sonunda varmış babası Maiandros’un yanına, onunla birlikte oradan da denize. Deniz dolmuş insan elinin özene bezene imar ettiği nice ihtişamlı kent kala kalmış koca ovanın ortasında. İt ürümez, kervan gelemez, gemi giremez olmuş, Miletos limanına, Priene gömülmüş Maiandros’un batağına, sivrisinek yurt edinince Myus’u göç etmiş ahali, Herakleia uyuya kalmış Latmos’un eteğinde ve baka kalmış koca kayalar birbirlerine yapa yalnız, insansız, sessiz ve ıssız.

Şimdi siz siz olun da, aleti eline alan ve ben bu işi iyi bilirim diyen her çobanın peşine düşmeyin.